MUHTASAR İLMİHAL

29 “Hazret-i Muhammed (s.a.v.) riyâdan tamamen uzak olduğundan onu severim... Beşerde Hazret-i Muhammed’i (s.a.v.) tartacak bir terazi de yoktur. O, tartılamayacak kadar ağır ve büyüktür.” İnsaf sahibi gayr-i müslimler, Peygamberimize bu derece hayranlık duyar, alaka ve muhabbet gösterirse, onun ümmeti olan bizlerin, ona nasıl bir sevgi ve hür- metle bağlanmamız gerektiğini düşünmek lazımdır. Burada şunu da ilave edelim ki, Peygamberimiz dünyayı şereflendirdikten sonra, daha önce gelmiş Peygamberlerin getirdikleri şeriatların hükmü kalma- mıştır. Hakkâniyet ve hükümranlık sadece Kurân-ı Kerîm’e ve bizim Peygamberimize aittir. Onun içindir ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir ara Hazret-i Ömer’in elinde mensuh Tevrat sahifelerinden bir parça görünce ona adeta çıkışarak: “Siz de Yahûdi ve Hıristiyanlar gibi bana verilen nübüvvetten, bana indirilen Kur’ân’dan şüphe ve tereddüt mü ediyorsunuz? Vallâhi, Tevrat kendisine indirilen Mûsa Peygamber (şu anda) hayatta olsa idi, bana tâbi olmaktan başka hiçbir kudreti ola- mazdı.” buyurmuşlardır. Binaenaleyh, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ve Kur’ân-ı Kerîm’in gelmesiyle İncil ve Tevrat’ın hükmü kal- dırılmıştır. Kıyamete kadar hükmü geçerli tek kitapKur’ân-ı Kerîm’dir. Tasarruf ve hükümranlık da, ancak bizim Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (s.a.v.)’ya âittir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=