MUHTASAR İLMİHAL
28 ilâhî emrine tam manasıyla uyduğu için, hayatının her kademesinde sadâkat ve doğruluğun en güzel bir ör- neği olmuştur. O her türlü riya ve yalandan uzaktı. Devrinde kimse kimseye itimat edemez ve güvenemezken, herkes ona inanıyor, ona itimat ediyor, ihtilafa düştükleri mesele- lerde onun hakemliğine ve hükmüne razı oluyorlardı. Onu inkâr eden düşmanları bile, onun sadâkat ve doğruluğunu, yalan ve riyadan uzak olduğunu itiraf ederlerdi. Onda gördükleri eşsiz ahlâk ve yüksek seci- yeyi takdir eder, ona “Muhammedü’l-Emîn” (Emniyetli Muhammed) derlerdi. İşte, âlemlere rahmet Efendimiz, cihânın böylesine zulmetle dolu olduğu bir devirde gelmiş, bâtıl inançları kaldırmış, imân ve İslâm nûru ile âlemi karanlıktan kur tarmış, insanlığa dünya ve âhiret saâdetinin anahtarla- rını vererek, hakîkî medeniyet yolunu göstermiştir. Bugün, İslâm târihini tarafsız şekilde tetkik eden bir- çok müsteşrik (gayr-i müslim doğubilimcisi) bile, Pey- gamber Efendimiz’in (s.a.v.) yüksek mertebesini, güzel ahlâkını ve insanlık için gerçekten rahmet ve en büyük kurtarıcı olduğunu kabul etmeye mecbur kalmış, ona hayranlık duymaktan kendilerini alamamışlardır. Mahmud Es’ad tarafından tercüme edilen bir eser- de meşhur İngiliz filozofu T. Karlayl şöyle diyor:
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=