MUHTASAR İLMİHAL
27 Bilindiği gibi, Peygamberimiz Fahr-i Âlem Efendi- miz’in teşrifinden önce bütün dünyada her bakımdan kötülüklerin ve karışıklıkların hüküm sürdüğü bir fetret devri mevcuttu. O günün insanları her türlü bid’at ve sapıklık içindeydi. İnsanlık, hak, adâlet ve medeniyetten uzak, kor- kunç bir vahşetin girdabına gömülmüştü. Fuhuş ve eşkiyalık, her türlü zulüm ve zorbalık almış yürümüş- tü. Öyle ki, kimin kime gücü yetiyorsa o, diğerinin ma- lına, canına, ırzına tecavüz ediyor, elinde nesi varsa alıyordu. Hatta bir kısım insanlar hurafe ve bâtıl inanç- larla kendi kız çocuklarını çukurlara gömüyor, öldürü- yorlardı. Vahşet ve ahlâksızlığa dalmışlardı. Kadının cemiyette hiç değeri yoktu. Para ile alınıp satılabilen basit bir eşya muâmelesi görüyordu. İnsanlar, birbir- lerine diş bileyen düşman gruplar halinde kabilelere ayrılmış, kabileler arasında kan davaları almış yürü- müştü. İşte böyle bir devirde Resûl-i Ekrem Efendimiz (sal- lallâhü aleyhi ve sellem), Mekke-i Mükerreme’de, Mîlâdın 571’inci senesinde Rebîulevvel ayının 12’inci gecesi sabaha karşı dünyayı şereflendirdiler. Peygamberlik silsilesinin son halkası olan Peygam berimiz’in, kırk yaşına girip daha kendisine peygam- berlik verilmezden evvel bile, elinde birçok harikalar zuhur etmişti. “ Emrolunduğun gibi dosdoğru ol ”
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=